10 Eylül 2014 Çarşamba

Araknafobia Örümcek Fobisidir

Bütün böcek aleminden nefret ediyorum; ama özellikle sivrisineklere olan nefretim paha biçilemez. O lanet yaratıklar bence kesinlikle dünya yüzeyinde var olmamalı. Eğer bir gün cinlerden biri "3 dilek hakkın var" derse, "sivrisineklerin soyunun tükenmesini diliyorum" diyeceğim; gerçekten.

Bilen bilir, örümcekten de korkarım ben; ama onun bile soyunun tükenmesini dilemedim, henüz. Abi bir böcek bu kadar mı sinir bozucu olur ya? Sen varlığını fark etmezsin, işinde gücündesindir; gelir sokar, şişirir, kaşındırır... bir de tek sefer de değil, defalarca. Abicim bir tane böceksin zaten; gel sok, adam gibi karnını doyur, kalk git sonra, dimi? Ne yemeğinle oynuyorsun?! Hele sonra geceleri; öldüremediysen o sineği var ya hayatı zindan eder sana... gelir kulağının yanında inim inim inler... inler.... inleeer..... kovarsın, geri gelir, döneler döneler bir daha inler...


Alacaksın, kanatlarından iğneleyeceksin tablaya... testere sürtmesi sesi dinleteceksin tüm gün... sonra koparacaksın kanatlarını, biraz öyle gezsin.... sonra ayaklarından devam edeceksin koparmaya; ama öldürmeden... en sonunda canlı canlı karıncalara atacağız, çünkü...

O kadar garezim var lan böceğe, ölesiye nefret ediyorum, resmen!! Kurbağalara olan sevgimin en büyük kaynağı sinek alemine olan bu nefretim bile olabilir, hani...

Hele şu "beni sinek hiç ısırmaz!!" diyen bir insan grubu var ya? Size sesleniyorum; SIRRINIZ NE LAN, SÖYLEYİN!! Isırığa alerji geliştirdim; kaşınan yer içinde zıplayan top varmış gibi şişiyor, semsert oluyor, bir hafta da geçmiyor. Böyle olunca hiç çekilmiyor lan sinek ısırığı!!

Ulan sinekler, var ya eğer ilahi adalet diye bir şey varsa, kıyamet günü her birinizi teker teker ısırmazsam şerefsizim. Çin'e gidersem de yapıyorlarsa mutlaka sivrisinek kavurma yiyeceğim NİHAHAHAHAHAHA!!

Nefretimin hedefindeki ikinci böcek türü de hamam böcekleri olsa gerek. Sivrisineğe nefretimi hiçbir böcekle kıyaslayamadığımdan pek net bir şey söyleyemiyorum, tabi; ama doğası gereği tiksinç olan bu böcek de "gördüğün yerde öldür" kategorisinde. Ay hele şu uçabilenleri var ya...

Uçan böceklerden genel olarak ödüm kopuyor, zaten. Kelebek, güve gibi zararsız cisimlerle aramızda yok saymaya dayalı huzurlu bir ilişki var (tıkırdayıp sinir eden hiperaktif güve kelebeklerini saymıyorum, işte onlar hep deodorant kafası) ama herhangi bir böcek diz seviyemin üzerindeyse ve havada güdümlü hareket etme kabiliyetine sahipse... hele de bir santimden büyükse... ya da öldüremeyeceğim kadar hızlı ve sokabilen bir cinsse...

Arkama bakmadan kaçarım, valla; geride kalanı da artık Allah kurtarsın.

"Araknafobia"dan muzdarip bir insan olarak (avucuma düşen o dev örümceği de hala arıyorum, bulsam yakarak öldürecem) örümceklerle aramdaki ilişkideyse son zamanlarda şaşırtıcı bir gelişme oldu. Tabi bu gelişmeyi biraz da Antalya taraflarına çadırlı aile seyahatindeki aşırı doğal yaşam dozuna borçluyum. Hiç anlamıyorum; ebeveynler neden "doğal" yaşamaya bu kadar düşkün olur ki? Mis gibi evin, hazır yatağın temiz tuvaletin, banyon, elinin altında kitabın varken; ne bileyim yani, gidip ağaçların ortasında karasineklerle yan yana lağım kokusunu aratacak bir tuvalete işemenin çekici yanını merak ediyor insan, haliyle.

Neyse, ne diyordum ben? Hah, evet, örümcekler... kendileriyle bir adet Sevr imzalamayı uygun buldum bu yaz. Çadırının hemen yanında üç rakip karınca kolonisi yaşar, etrafta sivrisiyle karasıyla sinekler cirit atarken ağ örmüş avlanmaya çabalayan canım böceğe düşman kalmak zor oluyor, haliyle. Beyaz bayrak salladım; artık belli bir boyuttan ufak, ani hareketlere girişmeyen örümcekleri zararsız, hatta uygun yerlerde ağ örüyorsa (mesela evimin içinde olmayan bir yerde) faydalı bulmaya karar vermiş bulunmaktayım.

Çadırımın kapısından sarkmış sallanan örümceği ağından yakalayıp nazikçe güvenli bir çimenlik alana bıraktığım o an, galiba hayatımdaki en büyük dönüm noktasıydı. Keşke tarihini bir kenara yazsaydım, her sene örümcekli pasta keserdik!

Sahi, o örümcekli pastaları gördünüz mü? Kırmızı pasta üzerine beyaz ağ ve onlarca siyah gerçekçi örümcek içeren o pastayı tam olarak nasıl bir insan evladı ödü bokuna karışmadan yiyebiliyor, acaba? Ben daha resimlerine baktığım zaman kendimi Ron gibi hissediyorum: "Neden örümcekler?! Kelebekler olsa olmaz mıydı?!"

O değil de, böceklerin gece hayatı çok korkunç oluyormuş usta. Bulaşmamak lazım.

 Kaş'ta mocamp'tayız; telefonu şarja takmışım, bir yandan Minion'la, diğer yandan Sky-nim ve saz arkadaşlarıyla muhabbet ediyorum; muhabbet koyu, kıpırdayamıyorum da yerimden. Şarjım bir dolsa çadırıma kaçmak suretiyle rahatlığa erişeceğim, zira orası böcek geçirmez bir kale olarak tasarlanmış... içinde böcek  bulduğum gün de bütün bir eve yetecek miktarda zehri çadıra sıkmak suretiyle sterilize edeceğim kendisini...

Neyse yine durumum iyi o saatlerde, sinekkovarımla banyo yapmışım, yanıma yaklaşan sinek kokudan geberiyor, mutlu mesut telefonumu dürtüyorum falan diyordum ki saat 12'yi çalınca resmen dünyanın bütün böcekleri birdenbire saklandıkları yerden çıkmanın iyi bir fikir olduğuna karar verdiler...

Oturduğum yerin uzağından bir yerden önce büyük, boynuzlu bir böcek geçti. Kendisinin yavaş hareketlerini dikkatle gözledim; ama beni teğet geçtiği için tınmadım. Ardından öbür köşeden bir çekirge, galiba orta parmağım kadar vardı, salına salına benden taraf yürümeye başladı. Küçük çekirgelerden çekinmem; ama büyükleri hem ısırır, hem uçar. Bu biraz sıcaktan mala bağlamış gibi yürüyordu, çığlık atarak kaçmak yerine gözlemlemeye başladım; ama o daha benim yanıma yaklaşamamışken, yanında oturduğum saksı bitkisinin arkasından bozuk paradan biraz daha büyükçe, siyah, tüylü bir örümcek...

Keşke dalga geçiyor olsaydım...

O örümcek yüzünü gösterdiğinde daracık dini repertuvarımda ne kadar dua varsa okudum, herhalde. İlkokulda ezberleyip anında unuttuklarımı bile hatırlamış olabilirim; orada tam olarak ne oldu, emin değilim. Sadece ölü taklidi yaptım. Gerçi onun ayılarda işe yaradığını sonradan hatırladım; ama örümcek ayaklarımın dibinden yürüyüp çadırımın altında gözden kaybolduğuna göre örümceklere ölü taklidi yapmak da işe yarıyor olmalı.

Büyük merak konusu tabii ki bundan sonra benim o çadıra nasıl girip yattığım, değil mi, Sky-nim? Heh, o canavarın ben çadıra girdiğim zaman cüsseme dayanamayıp hakkın rahmetine kavuştuğuna inanıyorum. Zira ertesi sabah dev böcekler cennetini terk etmek üzere babamla çadırı toplarkene o tüylü canavardan hiçbir iz yoktu.

O değil de...















Surata bak yaa!! Çok sevimli değil mi?!

Eğer, örümcek, eğer sıçrayabilme yeteneğin yüzünden kara listemde olmasaydın, seni alemin en sevimli böceği ilan edebilirdim... şansına küs.

4 yorum:

  1. Kyuhyun'un bile sevimli fotoğraaflarını bulabildiğimiz bu internet aleminde örümcek beni pek şaşırtmıyor ancak her gördüğümüz sakallının dedemiz olmayacağını belirtirim noonim. Ben hiç bu tiplere rastlamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ya ben bi kere arabada rastladım. daha sarıydı bunlardan ve gerçekten yarım santim bile yoktu. önce çiçekten polen düşmüş sandım, sonra gözlerini gördüm ama hayatımda görmedim o kadar şeker böcek ben yaaa TwT üzerime falan da sıçramadı, biraz bakıştık, sonra kendisini otlara bırakıp hayatıma devam ettim xD

      Sil
  2. Noonim hani böceklerden uçan hayvanlardan korkmayan biri olarak senin yazını okuduktan sonra korkar gibi oldum ama geçti o his

    YanıtlaSil